tarihselkorhan
  İlk Türk Devleti
 


   
        İLK TÜRK DEVLETLERi

1. Büyük Hun Devleti (Asya Hun Devleti)

    Türk tarihi Hunlar ile başlar. Orta Asya Türk göçleri sırasında göçe katılmayıp Orta Asya da kalarak Orta Asya nın doğusunda, Orhun ve Selenga ırmakları çevresinde toplanan ve Hun adı verilen bu Türkler, Çin in kuzeyine doğru yayılmışlardı. Çinlilerin Hiung-Nu (fiiyung-Nu) dedikleri Hunlar tarafından Orta Asya da ilk Türk hâkimiyeti gerçekleştirilmiştir. insan, halk anlamına gelen Hun adını taşıyan bu Türklerin, Orta
Asya da Asya Hunları (Büyük Hun), Orta Avrupa da Avrupa Hunları, Kuzey Hindistan da da Ak Hunlar adıyla üç ayrı yer ve zamanda siyasi devletler meydana getirdikleri görülmektedir.Tarihte bilinen ilk Türk devleti Büyük Hun (Asya Hun) Devleti dir. MÖ 7. yüzyılda yapılan Türk göçlerine katılmayan Türk topluluklarınca kurulan Büyük Hun Devleti, ilk dönemlerde Orhun ve Selenga ırmakları ile Ötüken ve Ordos bölgesinde yaşamışlardır. Kuruluş tarihleri kesin olarak bilinmeyen Büyük Hun(Asya Hun) Devleti hakkında ilk bilgiler, MÖ 318 yılına ait Çin ile yapılan ve Çince yazılmış bir antlaşma metnidir. Nitekim Hun Türklerinin akınlarından korunabilmek amacıyla Çin Seddi nin 3. yüzyılın sonlarında tamamlandığı bilinmektedir. Bu antlaşma ayrıca, Orta Asya tarihinde bilinen ilk yazılı antlaşmadır. imparator Shih-Huang-ti (MÖ 247 - 210) Hun akınlarını durdurmak amacıyla, kuzey sınırında inşa edilmiş olan kale ve kuleleri bir duvarla birleştirerek ünlü Çin Seddi ni meydana getirmiştir (MÖ 214).

a) Teoman Dönemi (MÖ 220 - 209)

    Hunların bilinen ilk hükümdarı olan Teoman dan, Çin kaynakları Tuman olarak bahseder. fianyü veya Tanhu unvanları ile de anılan Teoman, birbirinden ayrı yaşayan Türk boylarını birleştirerek tarihte ilk Türk birliğini sağlamıştır. 11 yıl hükümdarlık yapan Teoman fianyü dönemindeki Türklerin askerî üstünlüklerinde, süvarilerin önemli bir yeri vardır. Çin e karşı yapılan akınlarda önemli topraklar kazanan Türk süvarileri,
Çinlileri zor durumda bırakmakla kalmamış, onları ünlü Çin Seddi bile durduramamıştır. Tanhu veya fianyü: Asya Hun hükümdarlarının unvanı. Gök Tanrı nın tahta çıkardığı hükümdar olarak kabul edilir. Teoman ın en büyük oğlu ve veliahdı Mete idi. Fakat Teoman ın başka bir eşinden bir oğlu daha vardı. Mete nin üvey annesi onun yerine tahta kendi oğlunun geçmesini istediğinden Teoman ı oğlu Mete ye karşı kışkırtmıştı. Teoman, Yüeçilerin kuvvetli olduğu bu dönemde karısının da etkisinde kalarak Mete yi Yüeçilere rehin
olarak verdi. Ardından da Yüeçilere savaş açtı. O tarihlerde Hunların en güçlü komşuları Tung-hular (Moğol-Tunguz kabilelerinin oluşturduğu birlik) ile Yüeçilerdi. Mete nin Yüeçilerin elinde ne kadar süre rehin kaldığına dair bir bilgi yoktur. Bir fırsatını bulunca Mete, Yüeçilerin elinden kurtulmayı başardı. Geri dönmesine sevinen ve takdir eden babası, onun emrine 10.000 kişilik atlı bir kuvvet verdi. Mete çok disiplinli bir şekilde ordusunu yetiştirdi. Babasını, üvey annesini ve kardeşini kendisine bağlı askerleriyle öldürüp, Hun tahtını ele geçirdi. Başka bir rivayete göre ise Mete, bir av sırasında babasını öldürerek Hun
tahtına geçmiştir.

b) Mete Dönemi (MÖ 209 - 174) 

    MÖ 209 yılında Mete, şanyü unvanıyla Hun tahtına çıktı. Çin kaynaklarında Mao-tun olarak geçen bu hükümdara Türk tarihçileri Mete demiştir. Dünyanın en disiplinli ordusunu kuran Mete, ülke içindeki karışıklıkları önledi. Bu tarihlerde komşuları güneyde Çin imparatorluğu, güneybatıda Yüeçiler, doğuda ise Tung-hulardı. Mete Han, ilk askerî zaferini kendisinden sürekli toprak isteyen Moğol kökenli Tung-hular üzerine yaptı. Onları ağır bir yenilgiye uğratarak topraklarını ele geçirdi.
ikinci seferi için Mete, yönünü batıya, ipek Yolu na hâkim olan Yüeçiler üzerine çevirdi. Onları da yenen Mete, ipek Yolu nu kontrolü altına aldı (MÖ 203).

Hun-Çin ilişkileri :

      
        Mete, Yüeçilerden sonra Çin e seferlere başladı. Bu sırada Çin e Han sülalesi hâkimdi. Çinliler, Teoman zamanında, Çin in kuzeyindeki otlakları Hunlardan almışlardı. Bu toprakları tekrar almak isteyen Mete, Çin e karşı ilk seferine çıktı. Yapılan bu ilk seferin sonunda Çin sınırındaki Hun otlakları geri alındı (MÖ 201). MÖ 197 de Çin imparatoru Kao-Ti bunun üzerine ordusuyla Mete nin üzerine yürüdü. Ordusunu savaşa hazırlayan Mete bu arada bazı Çin beylerini de kendi yanına çekmeyi başardı. Öncü Hun birlikleriyle mücadele etmekten yorulan Kao-Tinin 320 bin kişilik ordusunu Mete, pusuya düşürmeyi başardı ve onları yendi. Kaçan imparator Kao-Ti, Pai-teng yaylasındaki bir kaleye sığınmak zorunda kaldı. imparatoru takip eden Mete onu kalede kuşattı. Daha sonra barış ve dostluk antlaşması imzalandı
(MÖ 197). Bu antlaşmaya göre Çin, Sarı Irmak ın güney taraşarını Hunlara terk etti. Ayrıca Çin; yiyecek ve ipek vermeyi, yıllık vergi ödemeyi de kabul etti. Bu antlaşma Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında imzalanmış ilk uluslararası antlaşmadır. Mete Han, bütün Çin ülkesini egemenliği altına alabilecek güce sahip olduğu halde, bunu yapmadı. Mete nin böyle davranmasında Çin topraklarının geniş bir alana yayılmış olması ile Çin nüfusunun çok oluşu etkili olmuştur. Mete, Çin in fethiyle buralara yerleşecek olan Türklerin Çin kültüründen etkilenerek benliklerini yitirip yok olacaklarını düşünüyordu. Bu nedenle sadece Çin i baskı altında tutup, vergiye bağlamakla yetindi. Büyük Hun Hükümdarı Mete, MÖ 174 yılında öldüğünde devletin sınırları; doğuda Kore ye, batıda Aral Gölü ne, kuzeyde Sibirya ya, güneyde ise Çin Seddi ve Tibet yaylası ile Karakurum dağlarına kadar uzanıyordu. Büyük Hun Devleti nin askerî ve idari teşkilatı, ekonomik ve sosyal yapısı, hukuk ve sanatı kendisinden sonraki Türk devletlerince de örnek alınmıştır.

c) Ki-ok Dönemi (MÖ 174 - 160)

       Mete Han ın ölümünden sonra yerine oğlu Ki-ok geçti. Ki-ok, babasının ölümüyle ayaklanan Yüeçilerin üzerine yürüdü ve onları batıya sürdü. Hunlar karşısında tutunamayan Yüeçiler batıya göç ederek MS I.yüzyılda bugünkü Afganistan, Pakistan ve Kuzeybatı Hindistan da Kuşhan Devleti ni kurdular. Ki-ok, MÖ 166 yılında Çin e sefer düzenleyerek başkentteki imparatorluk sarayını yaktı. Bu seferden sonra Çin ile olan ekonomik ve siyasi ilişkileri geliştirmek için, babası gibi Çinli bir prensesle evlendi. Siyasi amaçla yapılan bu tür evlilikler, genellikle Türk devletleri için istenmeyen sonuçlar doğurmuştur. Kalabalık bir heyetle
gelen Çinli prenseslerin ekibinde casuslar da yer aldığından, bu casuslar Türk boyları ve Türk beylerini birbirine düşürmekten geri durmuyorlardı.

d) Kün-Çin Dönemi (MÖ 160 - 126) 

      Ki-ok tan sonra Hun tahtına oğlu Kün-Çin geçti. Çin bu dönemde ekonomik açıdan çok güçlenmişti. Çin in en büyük amacı Hun Devleti ni ortadan kaldırarak ipek
Yolu na tek başına hâkim olabilmekti. Bunun için çok sinsi bir politika izleyen Çin, Çinli prenseslerin ekibinde yer alan casuslar sayesinde Hun beyleri ile Hun devletine bağlı diğer Türk boyları arasına nifak sokarak iç karışıklıkların ve isyanların çıkmasına ortam hazırladı. Ayrıca Türk ülkesine ticaret yoluyla ipek ve lüks eşyalar sokarak halkı rahata ve lükse alıştırdı. Zamanla ülke içinde huzursuzluklar ve kargaşalıklar çıktı. Bazı Hun beylerinin de Çin imparatoruna sığınması Hun-Çin savaşlarının çıkmasına zemin hazırladı.
Kün-Çin döneminde uzun süren Çin savaşları, Hun Devleti ni temelden sarsarak yıkıma doğru giden bir sürece soktu. Kün-Çin in ölümü sonrasında bu süreç hızlanarak, isyanlar ve taht kavgalarının başlamasına neden olmuştur.

Büyük Hun Devletinin Parçalanışı ve Yıkılışı
        
        Büyük Hun Devleti nin Çinliler karşısındaki üstünlüğünün sona ermesi, Çinlilerin ödedikleri vergiyi ve ipeği kesmesine neden oldu. Bu durum Hun devletini ekonomik açıdan zor durumda bıraktı. Hunların tekrar güç toplayıp Çin e karşı başlattıkları başarılı savaşlar sonucu kazanılan zaferler de kalıcı olamadı. Bu olumsuz
gelişmeleri değerlendirmek isteyen Çinliler, Hunlara karşı akınlarını artırdılar. Bu akınların sonucunda ipek Yolu nun hâkimiyeti MÖ 60 da Çinlilere geçmiştir. Bu durum karşısında Hun hakanı Ho-Han-Yeh (MÖ 58 - 31), Çin himayesine girmekten başka çare olmadığını düşündü. Bu düşünceye kardeşi Çi-Çi karşı çıktı. Bu düşünceyi utanç verici bulan Çi-Çi, Ho-Han-Yeh in hükümdarlığını tanımadı ve devletin siyasî birliği parçalandı, Doğu Hunları ve Batı Hunları olarak ikiye bölündü (MÖ 58). Batı Hunlarının başına geçen Çi-Çi, Çu ve Talas ırmakları arasındaki bölgeye yerleşerek ülkesini kurdu. Çi-Çi bu bölgede çevresi surlarla çevrili bir başkent inşa etti ve Çinlilerle mücadeleye başladı. MÖ 36 yılında Çi-Çi nin başkentini kuşatan Çinliler, Çi-Çi ye teslim ol çağrısı yaptılarsa da Çi-Çi kahramanca savaşarak ölmeyi tercih etti. Çin hâkimiyetine giren Doğu Hunları ise, hükümdarları Ho-Han-Yeh in ölümü ile Çinlilere karşı tekrar mücadeleye giriştiler. Hükümdarları Yu-Tanhu (MÖ 18 - 46) zamanında tekrar bağımsızlıklarına kavuşarak, kuzeye doğru topraklarını genişletmişlerse de Yu-Tanhu nun ölümü ile iç karışıklıklar tekrar başladı. Bu olumsuzlukların yanında birde Yu-Tanhu nun oğulları arasında başlayan taht kavgaları, devletin tekrar Kuzey ve
Güney Hunları diye ikiye ayrılmasına neden olmuştur (48).

2. Kavimler Göçü,Asya ve Avrupanın Yeni Çehresi,
Avrupa Hun Devleti

       Kavimler Göçü Çi-Çi nin ölümünden sonra Kırgız bozkırlarında (Aral Gölü ve Güney Kazakistan) toplanan Hunlar, buralarda yaşayan Türk boylarıyla birleşerek güçlendiler. Avrupa Hunlarının ataları olan bu topluluklar 350 yıllarında batıya yöneldiler. ilk olarak Aral Gölü ve Hazar Denizi nin kuzeyindeki Alan ülkesini ele geçirdiler. ilerlemelerini sürdüren Hunlar 375 yılında itil (Volga) Nehri ne ulaştılar. Bu tarihlerde Hunların başında Balamir adında bir hakan bulunuyordu. Balamir in idaresinde Volga dan batıya doğru ilerleyen Hunlar, önce Ostrogotları yendiler. Daha sonra da Vizigotları yenip, onların topraklarını ele geçirdiler. Doğudan batıya uzanan bu Hun akını, Avrupalıların barbar adını verdiği Cermen kavimlerini (Franklar,
Angıllar, Saksonlar, Vandallar, Burgordlar, Lombardlar ve Gepidler) yerlerinden ederek Roma  mparatorluğu nun topraklarını alt üst eden bir kavimler hareketine neden oldu. Barbar kavimlerinin yer değiştirmesine ve Avrupa nın etnik yapısının değişmesine neden olan bu büyük olaya tarihte Kavimler Göçü denir (375).

Sonuçları: 
 
      Hunların neden olduğu Kavimler Göçü; gerek Türk tarihi, gerekse Avrupa tarihi yönünden önemli sonuçlar meydana getirmiştir. Bu sonuçlardan bazıları şunlardır:
- Barbar kavimlerin topraklarına girmesini önleyemeyen Roma imparatorluğu, Batı ve Doğu Roma imparatorluğu olarak 395 yılında ikiye bölündü.
- 476 yılında Batı Roma imparatorluğu yıkıldı.
- Avrupa, yüzyıla yakın bir süre karışıklık içinde kaldı.
- Çeşitli kavimlerin kaynaşması sonucunda yeni milletler ortaya çıktı. (ispanyollar, ingilizler)
Kuzey Hunları Çungarya dan Orhun a kadar olan bölgeyi, Güney Hunları ise Çin Seddi nin kuzeyindeki topraklara sahip oldular. Kuzey ve Güney Hunları arasındaki en önemli fark, Güney Hunlarının Çin e tabi olmasına karşılık, Kuzey Hunlarının  bağımsızlıklarını korumak için mücadele etmeleridir. Çin ordularının ve doğudan da Siyenpiler in saldırıları Kuzey Hunlarını iyice zayışattı ve 156 yılında Siyenpiler tarafından yıkıldılar..
- Günümüz Avrupa devletlerinin birçoğunun temelleri bu dönemde atıldı. (Fransa, ingiltere, ispanya vb.)
- Avrupa daki krallıkların sürekli savaş ve yağmaların etkisiyle eski güçlerini yitirmeleri, feodalite rejiminin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
- Barbar kavimleri arasında Hristiyanlık hızla yayılmaya başladı.
- Avrupa ya yerleşen Türkler, buralarda çeşitli devletler kurdular. (Avrupa Hun Devleti, Avar Devleti vb.)
- Bazı tarihçilere göre bu olay, ilk Çağ ın sonu Orta Çağ ın başlangıcı kabul edildi. Tarihçilerin bir bölümü Roma nın ikiye ayrılışını (395) veya Batı Roma nın yıkılış tarihini (476) Orta Çağ ın başlangıcı olarak kabul ediyorlarsa da bu görüş pek geçerli değildir. Çünkü bu iki olayın meydana gelmesinin tek sebebi Kavimler
Göçü dür. Bu yüzden Kavimler Göçü nün gerçekleştiği 375 tarihini ilk Çağ ın sonu olarak kabul etmek daha doğru bir yaklaşımdır.

Uldız Dönemi :
Avrupa Hun Devleti nin dış politikası Uldız zamanında belirlenmiştir. Bu politikaya göre; Bizans baskı altında tutulacak ve Cermen kavimlerine karşı Batı Roma imparatorluğu ile işbirliği yapılacaktı. Hunların Tuna boylarında görülmesi Kavimler Göçü nün ikinci büyük dalgasını başlattı. Bunun sonucunda Barbar Kavimleri Roma topraklarına girmeye başlayınca, Batı Roma Uldız dan yardım istemiştir. Uldız, bir yandan Batı Roma yı Germen (Barbar) kavimlerden kurtarmış, bir yandan da Vandal, Süev, Alan gibi Germen kavimlerini Ren Nehri ötesine, Galya ya (Fransa) göçe zorlamıştır. 409 yılında Tuna yı geçen ve Bizans a gücünü göstermek isteyen Uldız, kendisiyle barış görüşmeleri yapmak için gönderilen Bizans elçisine Güneşin battığı yere kadar her yeri zapt edebilirim diyerek meydan okumuştur. Uldız zamanında Hunlar, Orta Avrupa dan Hazar Denizi nin doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip olmuşlardır. Onun çalışmaları sonucunda Hunlar, V. yüzyılda merkezi otoriteye sahip kuvvetli bir devlet olarak ortaya çıktılar.
 Uldız ın 410 yılında ölümünden sonra yerine Karaton geçti. On yıl kadar hükümdarlık yapmış olan Karaton dönemi ile ilgili bilgiler son derece azdır.

3. Avrupa Hun Devleti :
IV. yüzyılın sonlarına doğru Balamir in önderliğinde batıya doğru göç eden Hunlar, Kavimler Göçü ne neden olmuşlardı. Hunların bir kısmı Doğu Anadolu ya yönelirken, bir kısmı da Balamir in ölümünden sonra, oğlu ya da torunu olduğu sanılan Uldız ın liderliğinde Karpat dağlarını aşıp Macaristan a girerek Avrupa Hun Devleti ni kurdu.

Rua Dönemi :

      Karaton dan sonra 422 yılında, Hun hükümdar ailesine mensup dört kardeşten biri olan Rua ülkeyi diğer kardeşleri Muncuk, Oktar ve Aybars ile birlikte yönetti. Rua, Bizans ın Hun ordusunu isyana kışkırtmak ve bağlı kavimleri Hunlardan ayırmak amacıyla, Hun topraklarına gönderdiği casusları bahane ederek Bizans üzerine bir sefer düzenledi (422). Hiç bir direniş gösteremeyen Bizans, ağır bir vergiye bağlandı. Bu sırada Batı Roma, iç karışıklıklar içinde bulunuyordu. Bu durumdan yararlanmak isteyen Bizans imparatoru II. Theodosius (408 - 450) italya üzerine ordu ve donanma gönderdi. Bu gelişmeler sonucunda Batı Roma Rua dan yardım istedi. Hun hükümdarı Rua da, 60 bin kişilik bir kuvvetle italya üzerine yönelince, II. Theodosius savaşmayı göze alamadan çekilmek zorunda kaldı. Buna rağmen Bizans, fırsat buldukça Hun idaresinde yaşayan toplulukları kışkırtmaktan da geri durmuyordu. Bunun üzerine Rua, Bizanslı tüccarların Hun ülkesinde ticaret yapmalarını ve ücretli asker toplamalarını yasakladı. Bizans üzerine yapacağı yeni bir sefere hazırlanırken 434 yılında öldü. Yerine kardeşi Muncuk un oğlu Attila geçti.

Atilla Dönemi :

     Rua dan sonra Hunların başına Attila ve kardeşi Bleda birlikte geçtiler (434). Attila, babasını küçük yaşta kaybettiğinden dolayı amcası Rua nın yanında yetişmiş, birlikte savaşlara katılmış, devlet yönetimini ve Hun siyasetini öğrenme fırsatı bulmuştu. Her ne kadar büyük kardeşi Bleda ile tahtı paylaşmış ise de, tüm yetkiler Attila da olmuştur. Attila, Hun-Bizans ilişkilerini yeniden düzenlemek istiyordu. 434 yılında Attila nın, Rua nın Bizans üzerine yapmayı düşündüğü ve yapamadığı sefer için hazırlıklara başladığını öğrenen Bizanslılar, ona barış elçileri gönderdiler. Hun hükümdarı Attila da elçileri, Tuna ve Morova nehirlerinin birleştiği yerde bulunan Margos Kalesi önünde karşıladı. Attila isteklerini, barış koşulları olarak yazdırdı. Böylece 434 yılında Bizans ile

Margos Antlaşması imzalandı.Antlaşmaya göre;
- Bizans, Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkaracak,
- Bizans, Hunlara bağlı kavimlerle görüşmeler ve antlaşmalar yapmayacak,
- Ticari ilişkiler sınır kasabalarında devam edecek,
- Bizans, elinde bulundurduğu Hun esirlerini iade edecekti.
Bleda nın 445 yılında ölmesi üzerine Attila tek başına Hun hükümdarı oldu. Attila nın amacı, Doğu ve Batı Roma imparatorluklarını egemenliği altına almaktı. Attila nın Batı Roma ya Yardımı Attila, Margos Antlaşması ndan sonra ülkenin doğu bölgesini denetimi altına aldı. Volga boylarındaki Ak- Oğurların ayaklanmalarını bastırarak itaat altına aldı (435). Bu sırada iç karışıklıklar içinde bulunan Batı Roma, Hunlardan yardım istedi. Romalı komutan Aetyus a yardıma gelen Hun birlikleri isyanları bastırdı. Oktar komutasındaki bir Hun ordusu Burgondlara karşı büyük bir zafer kazandı (436). Bu savaş ile ilgili
olarak zamanla efsaneler türemiş ve Almanlar ın ünlü Nibelungen destanlarının konusunu Hun-Burgond mücadelesi oluşturmuştur.

Attila nın Seferleri
I. Balkan Seferi (441 - 442)

     Bizans ın Margos Antlaşması nın şartlarına uymaması, Bizanslı tüccarların ticari ilişkilerde sahtekârlık yaparak Hunları aldatmaları üzerine Attila, Bizans üzerine sefere çıktı. Doğu Trakya ya kadar ilerleyen Hun ordusundan çekinen Bizans barış istedi (442). Yapılan bu antlaşmaya göre; Bizans ödemekte olduğu vergiyi artıracaktı. Ayrıca bazı sınır kaleleri ile Tuna boyundaki kaleleri ele geçiren Attila, böylece Balkanlar ın yolunu Hun ordularına açtı.

II. Balkan Seferi (447) :

       Bizans ın, Hun kaçaklarını geri vermekte ağır davranması, Hun yönetimindeki
bazı Germen kavimlerini kışkırtması, yıllık vergisini ödemek istememesi gibi nedenlerden dolayı Attila, yeniden Bizans üzerine sefere çıktı (447). ikiye ayrılan Hun ordusunun bir kolu Yunanistan a girip Teselya ya kadar ilerledi. Attila nın yönetimindeki diğer kol ise Sofya, Filibe ve Lüleburgaz şehirlerini ele geçirip Büyük Çekmece önlerine kadar sokuldu. Bizans imparatoru II. Theodosius barış istemek zorunda kaldı. Bizans elçisi Anatolyos ile Attila arasında yapılan bu antlaşmaya Anatolyos Antlaşması denir.
Buna göre;
- Bizans, ödediği yıllık vergiyi üç katına çıkaracak,
- Bizans, savaş tazminatı ödeyecek,
- Niş de bir ortak pazar kurulacak,
- Tuna nın güneyinde beş günlük mesafedeki yerler askerden arındırılacaktı.

Batı Roma (Galya) Seferi (451) :

    Bizans üzerinde kesin egemenlik kurduğuna inanan Attila, bu sefer de Batı Roma ya yöneldi. Batı Roma üzerine yapacağı sefere bir bahane bulması gerekiyordu. Kendisine daha önce bir nişan yüzüğü gönderen imparator II. Valantien in kız kardeşi Honoria nın (Honorya) teklifini kabul ettiğini bildirdi. Çeyiz olarak da imparatorluğun yarısını istedi. Bu isteğinin kabul edilmemesini savaş sebebi sayan Attila Batı Roma seferine çıktı. iki ordu, Batı Roma nın asker deposu sayılan Galya nın Katalon Ovası nda karşılaştı. Batı Roma ordusunun başında Aetyus (Aetius) adında bir komutan bulunuyordu. Yapılan savaş çok şiddetli geçti. Bir gün boyunca kıran kırana süren savaşın galibi belli değildir. Ancak bu savaştan sonra, Romalı General Aetyus un gözden düşmüş olması ve bir yıl sonra Roma üzerine yürüyen Attila nın karşısına askerî bir güç çıkaramamaları, Batı Roma imparatorluğu nun asker deposu durumunda olan Galya yı saf dışı bıraktığının delilidir. Attila nın karşısına Roma ordusunun çıkmaması, Romalıların bu savaşta çok büyük kayıplar verdiklerinin bir kanıtıdır.

italya Seferi (452) :

     Attila, zaman geçirmeksizin destekten mahrum kalan ve iyice gözden düşen
italya ya, 452 yılında yüzbin kişilik bir orduyla Alpleri aşarak girdi. italya, Attila nın karşısına bir ordu çıkaramadı. Roma Senatosu büyük bir korku içine düştü ve hemen barış görüşmeleri için, Papa I. Leon başkanlığında bir heyeti Attila ya gönderme kararı aldı. Papa I. Leon, Attila dan tüm Hrıstiyanlık dünyası adına Roma yı bağışlamasını istedi. Attila eski bir uygarlık merkezi olan Roma yı tahripten kaçınıp, Papa nın ricasını kabul etti ve geri döndü. Attila, Bizans ı ve Batı Roma yı etkisiz hale getirdikten sonra, yönünü iran daki Sasanî imparatorluğu na çevirdi. Bu devletinde egemenlik altına alınması ile Hunlar dünya egemenliğini gerçekleştirebileceklerdi. Ancak, Attila italya seferi dönüşünde 453 yılında öldü ve bu seferini gerçekleştiremedi. Attila öldüğünde, Hun sınırları batıda Danimarka ve Ren Nehri ne, doğuda ise itil (Volga) Nehri ötesine uzanıyordu. Attila, tarihin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından biridir. Onun adı günümüze
kadar dillerden düşmemiş, onun adına operalar bestelenmiş, filmler çevrilmiş, resimleri ve heykelleri yapılmıştır. O, güçlü bir iradeye sahipti. Ciddi ve büyük işler yapmaya yetenekli, sadeliği seven ve mütevazı bir hükümdardı.

Avrupa Hun Devleti nin Yıkılışı: 

      Attila öldüğü zaman arkasında ilek, Dengizik ve irnek adlarında üç oğul barakmıştı. Yerine geçen oğulları, devlet idaresinde başarılı olamadılar. Taht için yapılan kavgalar Hunları zayıf düşürdü. ilk olarak Hunların başına geçen ilek, ayaklanan Germen kavimleriyle savaşırken öldü (454). Yerine geçen Dengizik ise zeki idi fakat siyasî yönden yeterli değildi. Doğu Roma ile yapılan bir mücadelede o da öldü (469). irnek, Hunların Batı ve Orta Avrupa da tutunmalarının mümkün olmadığını anlamıştı.
Bu nedenle Hunların büyük bir kısmı ile Karadeniz in kuzeyindeki geniş düzlüklere çekildi. Hunların bir kısmı buradan Orta Asya ya geri döndü. Bir kısmı ise Avrupa ya doğru ilerleyen Avarlara katıldı. irnek idaresindeki bu Hun topluluğu daha sonraları Bulgarların ve Macarların devlet olarak ortaya çıkışında önemli rol oynadılar.

4. Göktürk Devleti :

      Millî adımızla; kurulan ilk devlet Göktürk Devleti dir . Büyük Hun devletinden sonra Asya da kurulan ikinci büyük Türk Devletidir. Göktürkler, Sibirya daki Yakutlar ile batıdaki Ogur ( Bulgar ) Türkleri dışında Orta Asya daki bütün Türk asıllı kavimleri bir yönetim altında toplamayı başarmışlardır.

I. Göktürk Devleti ( 552 - 630 ) :

       Çin kaynaklarına göre Göktürklerin kökeni Asya Hunlarına dayanmaktadır. Göktürklerin ilk zamanlarıyla ilgili bilgiler azdır. Kuzey Hun Devleti nin yıkılmasından sonra Altayların doğusuna çekilen Türkler, burada demircilikle uğraşıyorlar ve bağlı bulundukları Avarlar ( Juan - Juan, Aparlar) a silah yapıyorlardı. V. yüzyılın ortalarında Göktürklerin başında Bumin bulunuyordu. Avarlara bağlı yaşayan Tölesler, 546 yılında ayaklanınca ayaklanmayı bastıramayan Avar hakanı bu görevi Bumin e verdi. Aşina boyunun başında bulunan Bumin, ayaklanmayı bastırınca bu başarısına karşılık Avar Kağanının kızıyla evlenmek istediğini bildirdi. Ancak isteği hükümdarın; Sizler bizim kölemiz demircilersiniz, nasıl olur da bizden kız istemeye cesaret edebilirsiniz sözleriyle reddedilince, Bumin bunun üzerine Avarlara savaş açtı. Onları yenerek üstünlüklerine son verdi. iI Kağan unvanını alarak 552 yılında merkezi Ötüken olan Göktürk devletini kurdu . Bumin doğuda büyük kağan oldu. Kardeşi istemi ise Yabgu unvanı ile batı kanadını yönetti. Türk devlet anlayışına göre doğuda oturanlar batıda oturanlara üstün
olurdu.

Yabgu: 

     ilk Türk devletlerinde kağandan sonra gelen üst düzeydeki yönetici. Bumin Kağan ile ilgili bilgilerimiz azdır. O, millî adımızla tarihte ilk Türk devletini kuran değerli bir devlet adamıdır. Bumin Kağan devleti kurduğu yıl öldü (552).Yerine oğlu Ko-lo geçtiyse de O da uzun yaşamadı. Bumin Kağan ın diğer oğlu Mukan, 553 yılında Göktürk tahtına oturdu.

a) Mukan Kağan Dönemi ( 553 - 572) :


       Mukan Kağan, Göktürk tahtına oturduğu sırada ülkenin batısını Yabgu unvanıyla amcası istemi yönetiyordu. Mukan Kağan döneminde Göktürk Devleti en güçlü dönemini yaşadı. Mukan Kağan ilk seferini Avarlar üzerine yaparak onları yendi ve yurtlarını terk ederek batıya göç etmelerini sağladı (555). Daha sonra doğuda Kitanları, kuzeyde de Kırgızları yenilgiye uğratıp, onlara egemenliğini kabul ettirdi. Ayrıca Çin deki Chou (Cou) ve Chi (Tsi) hanedanlarını baskı altına aldı. Amcası istemi Yabgu ile Akhunlar üzerine seferlere katıldı. Bu mücadeleler sonunda Akhun Devleti yıkıldı ve toprakları Göktürkler ile Sasanîler arasında paylaşıldı. Göktürk Devleti kısa zamanda doğuda Mançurya dan batıda iran a kadar uzanan büyük bir imparatorluk haline geldi. Mukan Kağan 572 yılında ölünce yerine kardeşi Tapo geçti.

istemi Yabgu ve Batı Siyaseti ( 552 - 576) :

      Devletin batı kanadını yöneten istemi Yabgu, kısa zamanda emrindeki güçlü bir ordu ile Altayların batısından Tanrı dağlarına kadar olan bölgeyi egemenliği altına almıştı. Böylece Göktürklerin batıdaki sınırları Akhunlara ve Sasanîlere dayanmıştı. istemi Yabgu ipek Yolu nun kontrolünü Akhunların elinden almayı planlıyordu. Bunun için istemi Yabgu, Akhanlara karşı Sasanîlerin desteğini alabilmek için kızını Sasanî hükümdarı ile evlendirdi. Bu iki devletin ortak bir askerî harekâtı sonucunda Akhun Devleti 557 yılında yıkıldı. Akhun toprakları Göktürklerle Sasanîler arasında paylaşıldı. Göktürkler bundan sonra ipek Yolu na egemen olmuşlardır. Sasanîler, kendi paylarına düşeni almalarına rağmen huzursuzluk çıkarıp, kendi ülkelerinden Akdeniz limanlarına ve Bizans a yapılmakta olan ipek sevkıyatını durdurdular. ipek Yolu ticaretinin engellenmesi Göktürkleri olduğu kadar Bizans ı da olumsuz yönde etkiledi. istemi Yabgu nun Sasanîlerle anlaşma umudu kalmayınca, istanbul a 568 yılında bir elçilik heyeti gönderdi. Bu olay tarihte Orta Asya dan Bizans a gönderilen ilk Türk elçilik heyeti olması yönüyle önemlidir. Bizans imparatoru II. Justinos da bunun üzerine Valentinos başkanlığında bir elçilik heyetini istemi Yabgu ya göndermiştir. Oluşturulan Bizans-Göktürk ittifakı sonucunda, Sasanîlerle ortak mücadeleye giriştiler. Mücadele sonrasında ipek Yolu ticareti üzerindeki Sasanî engeli ortadan kaldırılarak, Sasanîler zayışatıldı. Göktürk-Bizans saldırıları sonucu Sasanî Devletinin zayışaması, ileride Hz. Ömer zamanında islam ordularının iran ı kolayca fethetmelerini sağlayacaktır. Gerçekleştirilen sayısız seferlerle Orta Asya nın batı bölgelerinin Türkleşmesini sağlayan istemi Yabgu 576 yılında öldü.

b) Tapo Kağan Dönemi ( 572 - 581 ): 

     Mukan Kağan ın ölümü sonrasında yerine kardeşi Tapo geçmiştir (572). Tapo Kağan ülkenin büyüklüğü nedeniyle kendi yönetimindeki Doğu kanadını ikiye ayırdı. Doğuya yeğeni işbara yı, Batıyada kardeşi Jotan ı yabgu unvanı ile atadı. Batı bölgesini yöneten istemi Yabgu nun 576 yılında ölmesi üzerine yerine oğlu Tardu geçti. Tardu, çok ihtiraslı ama cesaretli, savaşçı bir karaktere sahipti. Göktürk Devleti nin başına hakan olmak isteyince doğudaki büyük kağan Tapo ile arası açıldı. Tapo Kağan 581 de ölünce yerine işbara Kağan geçti.

Göktürk Devleti nin ikiye Ayrılışı :

      Tapo Kağan ın 581 yılında ölümü sonrasında ülkede karışıklıklar çıktı. Çin, Göktürklerin bu iç çekişmesinden yararlanmak için Tardu ya hükümdarlık alametleri göndererek, onu Göktürk kağanı olarak tanıdığını belirtti. Çin in bu kışkırtıcı tavır ve davranışları sonucunda Tardu, işbara nın kağanlığını tanımadığını bildirdi. Yapılan mücadeleler Göktürk Devleti ni zayışattığı gibi Doğu ve Batı Göktürkleri diye ikiye ayrılmasına da neden olmuştu.

Doğu Göktürk Devleti ( 582 - 630) :

     Doğu Göktürk Devletinin başında bulunan işbara Kağan ın Çin ile yaptığı mücadelelerde başarısız olması sonrasında Çin, Doğu Göktürklere bağlı kavimleri devlete karşı ayaklanmaya teşvik etti. Çin, ipek ticaretini engelleyip yaklaşık on bin kadar tüccarı sınır dışı edince, Göktürkler arasında açlık ve yoksulluk başladı. Kendine bağlı boyların Batı Göktürklerine sığınması karşısında işbara Kağan zor durumda kaldı. işbara Kağan giderek artan iç olaylar ve dış baskılar sonucunda 585 yılında Çin hâkimiyetini tanımak zorunda kalmıştır. Çinlilerin Türkleri Çinlileştirme politikasına engel olamayan işbara Kağan 587 de öldü. Doğu Göktürk Devletinin son hakanı olan Kie-li Kağan döneminde Çin e karşı seferler yapılmışsa da, Çin üzerine çıktığı son seferinde esir düşmesi sonucunda devlet yıkılmıştır ( 630 ). Bundan sonra Göktürk tarihinde elli yıl sürecek olan sıkıntılı ve acılı esaret dönemi başlamıştır.

Batı Göktürk Devleti ( 582 - 659 ): 

     
II. Göktürk ( Kutluk ) Devleti ( 682 - 7Göktürklerin batı kısmını yöneten Tardu, 582 yılında bağımsızlığını ilan etti. Tardu nun amacı Doğu Göktürk devletini de egemenliği altına almaktı. Batı sınırlarında başarılar kazanan Tardu, ülkesinin sınırlarını Kırım Yarımadası na kadar genişletmeyi başardı. Bizans-Sasanî savaşları nedeniyle zayıf düşen Sasanîler üzerinde baskı kurdu. Tardu 600 yılında Çin e sefer düzenledi ama bu seferde Tardu nun ordusu, Çinlilerin su kaynaklarını zehirlemesi nedeniyle çok büyük kayıplar verdi. Bu başarısızlığı nedeniyle ülke içinde çeşitli ayaklanmalar çıktı ve sonunda Tardu 603 yılında öldü. Tardu nun ölümü sonrasında başa geçen Kağanlar, Çin in baskılarına karşı koyamadılar ve iç karışıklıkları önleyemediler. Ancak Batı Göktürklerini bu zor durumdan Tardu nun torunu Tong Yabgu (618 - 630) kurtardı. Tong Yabgu iç karışıklıkları önledi. Töleslerin ayaklanmalarını bastırdı. Sasanîler üzerine yaptığı seferden zaferle döndü, güneyde Kandehar a kadar ilerledi. Bu devirde Çin ile dostane ilişkiler kuruldu. Fakat 630 yılında meydana gelen On-ok ve Karluk isyanları ile gelişen olaylar, devletin çöküşünü hızlandırdı. Tong Yabgu nun amcası Sı-bi ( Se-pi) tarafından 630 yılında öldürülmesi üzerine On-ok ve Tölesler ayaklandılar. Bu karışıklığı fırsat bilen Çin, Batı Göktürklerini egemenliği altına aldı. Ancak Batı Göktürklerinin tamamen Çin egemenliği altına girmesi 659 yılında olmuştur. Türklerin Çin hâkimiyetindeki karanlık yılları 630 yılında başladı ve yaklaşık elli yıl kadar sürdü. Çin in Türkleri Çinlileştirme politikaları boşa çıktı. Türkler geleneklerine bağlı kaldılar. Türklerin bağımsızlık özlemleri ufak çapta baş kaldırmalara neden olduysa da, bu hareketlerin en önemlisi Kür-şad ayaklanması olmuştur. 639 yılında Kür-şad, 39 arkadaşı ile Çin sarayına düzenlediği baskında yüzlerce Çinli muhafızla mücadele etti. Kür-şad ın amacı Çin imparatorunu yakalamak, Çinle pazarlık yapmak, Çin sarayını ele geçirmek ve başkente hâkim olmaktı. Ancak düzenlenen baskın başarılı olamadı. Üzerlerine gönderilen Çin ordusuyla kahramanca savaşan Kür-şad ve arkadaşları sonunda yakalanarak öldürüldüler. Kür-şad ve arkadaşlarının bu kahramanca davranışları, Türk topluluklarını harekete geçirmiş, bağımsızlıklarını kazanmada lokomotif görevi görmüştür.

   
a) Kapgan Kağan Dönemi ( 692 - 716 ) 

     ilteriş Kağan öldüğünde çocukları Bilge ve Kültigin henüz çok küçük olduklarından yerine kardeşi Kapgan geçti. Uzak görüşlü ve büyük bir devlet adamı olan Kapgan
Kağan ın ileriye dönük belirlediği hedeşeri; Çin i sürekli olarak baskı altında tutmak, Çin de yaşayan Türk boylarını Ötüken e çekmek ve Asya daki bütün Türk boylarını Göktürk birliği altında toplamaktı. Kapgan Kağan döneminde başlatılan Çin seferleri ile Çin baskı altına alındı. Çin, içinde yaşayan Türkleri iade ederek, büyük miktarlarda tohumluk darı, tarım aletleri ve kumaş verdi. Bundan sonra, devlet yönetiminde ve ordu teşkilatında yeni düzenlemeler yaptı. Kapgan Kağan 696 - 697 yılında Yenisey bölgesini işgal etmekte olan Kırgızları, düzenlediği seferle yendi ve ülkelerini ele geçirdi. Bundan sonra sıra On-oklara
(Türgişler) gelmişti. Seferlere çıkmadan önce Kapgan Kağan ülkenin doğu bölgelerinin yönetimini kardeşi To-si-fu ya, batı bölgelerinin yönetimini şad unvanı ile yeğeni Bilge ye verdi. Oğlu Bögü ye de inal Kağan unvanını vererek kendisine veliaht yaptı. Kapgan Kağan şiddetli hücumlarla Çin i baskı altına almayı başardı. On-okları da yenerek Balkaş, Isık göl ve Talas bölgelerini Göktürklere bağladı. Kapgan Kağan ın bundan sonraki hedefi, verimli toprakları ve zenginliği ile ünlü Maveraünnehir bölgesini fethetmekti. Bu amaçla, Tonyukuk komutasında, Bilge ve inal tarafından yönetilen orduyu, eski Türk-iran sınırı olarak kabul edilen Demirkapı ya gönderdi (701). Aynı yıl, doğuda Çin e karşı yapılan seferlere de devam edildi ( 701 - 704). Bu arada Çin ile anlaşma yapan Basmiller de itaat altına alındı. Kapgan Kağan ın devlet yönetimin uyguladığı sert ve kırıcı politikası ile Çin in bölücü kışkırtmaları iç isyanların çıkmasına sebep olmuştur. Bu dönemde çıkan Türgişlerin ve Karlukların isyanları güçlükle bastırılabildi. Kapgan Kağan, en son Oğuzların ayaklanmasını bastırdıktan sonra Ötüken e dönerken, Oğuz boylarından Bayırkular tarafından pusuya düşürülerek öldürüldü(716).

b) Bilge Kağan Dönemi ( 716 - 734 ) 

     Kapgan Kağan ın yerine oğlu inal (Bögü) geçti. Fakat o, devletin içinde bulunduğu karışık durumu düzeltebilecek niteliklere sahip değildi. Giderek şiddetlenen Oğuz
isyanlarını bastırmak Kutluk un oğulları Bilge ve Kültigin e kalmıştı. Sonunda Kültigin tarafından düzenlenen bir ihtilâl sonucunda inal Kağan tahttan indirildi. Kültigin in ısrarı sonucunda kardeşi Bilge tahta çıktı (716). Kültigin de Göktürk ordularının komutanı oldu. Devletin kuruluşunda önemli hizmetleri bulunan Tonyukuk ise danışmanlık görevine tekrar getirildi. Bilge Kağan tahta çıktıktan sonra hemen iç isyanları bastırarak yurt içindeki kargaşaya son verdi. Kültigin düzenlediği seferlerle Dokuz Oğuzların, 717 de Uygurlar ın ve 718 de Karluklar ın isyanlarını bastırıp itaat altına aldı. Bilge Kağan Göktürklere bağlı Türk boylarını ayaklanmaları için kışkırtan Çin i cezalandırmak düşüncesiyle 720 yılında sefere çıktı. Öncelikle Basmiller yenilgiye uğratılarak Beş-Balık şehri kuşatıldı. Kan-su da yapılan savaşta Çin ordusu yenildi, Beş-Balık şehri ele geçirildi (720). Bu tarihten sonra Çin e karşı peş peşe yapılan seferlerle bir kısım topraklar ele geçirildiği gibi Kitanlar, Tatabılar ve Karluklar itaat altına alındılar. 725 yılında Tonyukuk un, 731 de Kültigin in ölümü, Bilge Kağan ı iki önemli devlet adamının desteğinden yoksun bıraktı. Bilge Kağan kardeşi Kültigin adına kitabe diktirdi. Kitabe de yer alan Türkçe metni, Kültigin in atabeyi Yollıg Tigin yazmıştır.

II. Göktürk Devletinin Yıkılışı Bilge Kağan önce Tonyukuk un sonra da Kültigin in ölümü sonrasında, önemli askerî faaliyetlerde bulunmamıştır. 734 de Kitan ve Tatabılara karşı zaferler kazandıktan sonra, Çin le de bir ticaret anlaşması yapan Bilge Kağan, 734 yılında zehirlenerek öldürülmüştür. Bilge Kağan ın, Türk milletinin sonsuza kadar yaşayacağına olan inancı, ölümünden sonra onun adına dikilen kitabesinde ; Ey Türk Milleti! Üstte gök yıkılmaz, altta yer delinmezse, devletini, töreni kim bozabilir ? diye ifade edilmiştir. Bilge Kağan dan sonra tahta sırasıyla oğulları Türk Bilge Kağan ve Tengri Han geçmiştir. Tengri Han çocuk yaşta olduğu için devletin yönetiminde annesi söz sahibi oldu. Ancak Hatun devleti yönetemedi, hanedan üyeleri birbirine düştü. Bu durumdan faydalanan Göktürk egemenliğindeki Basmil, Karluk ve Uygurlar birleşerek ayaklandılar. Basmil hükümdarının kağan ilân edilmesiyle ikinci Göktürk Devleti sona erdi (742). Ancak bir süre sonra Basmil Kağanı da tahttan indirilerek Uygur Başbuğu Kutluk Bilge Kül, kağan ilan edildi (745). Böylece Ötüken de Göktürk hâkimiyeti sona ererken, yerini Uygur Devleti almıştır.

5. Uygur Devleti

     Soyları Asya Hunlarına dayanan Uygurlar, ilk zamanlar Orhun ve Selenga ırmakları çevresinde yaşıyorlardı. Başlangıçta dokuz boydan oluşan Uygurlar, daha sonra Dokuz Oguz boyunun da katılmasıyla On-Uygur adını almışlardır. Uygurlar, 742 yılında Karluk ve Basmillerle birleşerek ayaklanmışlar, sonunda da II. Göktürk Devleti ni yıkarak yerine, Ötüken merkez olmak üzere Uygur Devleti ni kurmuşlardır (745).
Bilge Kül Kağan 747 de ölünce, yerine oğlu Moyen Çor geçti.

a) Moyen-Çor Kağan Dönemi (747 - 759) 

       Göktürk Devleti nin yıkılmasından sonra dağılan Türk boylarını birleştirerek Türk birliğini yeniden kurmuşlardır. Çin, 751 yılındaki Talas Savaşı nda Müslüman Araplara yenilerek bu bölgeden çekilince, Moyen-Çor da Tarım Havzası nı ele geçirmişti. Bu arada Talas Savaşı nda uğradığı yenilgi nedeniyle gözden düşen ve itibarını kaybeden Çin imparatoru, ülkede çıkan iç isyanları bastırmakta başarılı olamayınca, Moyen-Çor dan yardım istedi. Moyen-Çor da imparatora yaptığı yardımlara karşılık Çin i vergiye bağladı ve imparatorun kızıyla evlendi (757). Çinli prenses sayesinde Uygurlar, Çin in tüm stratejik bölgelerini öğrenmişlerdir. Moyen-Çor 759 yılında ölmüştür. Uygur Devleti nin ilk hükümdarı Kutluk Bilge Kül idi. Orhun Nehri kıyısındaki Ordu-Balık (Karabalgasun) şehrini kurarak devletin başkenti yaptı.

b) Bögü Kağan Dönemi (759 - 780) 

       Moyen-Çor dan sonra yerine geçen oğlu Bögü Kağan, babası gibi Çin e hâkim olma amacındaydı. Tibetlilerin saldırısına uğrayan Çin i korumak için düzenlediği sefer dönüşünde Bögü Kağan, Uygur yaşamının değişikliğe uğramasında etkisi olan Mani dinini resmen kabul etmiş ve dört Mani rahibini de beraberinde getirmiştir . Uygur Devleti ne ait rahip figürleri Mani dini Hristiyanlık, Musevilik ve Zerdüştlük dinlerinin karışımı olan bir dindi. Bu dinin temel düşüncesini; aydınlık ile karanlığın, iyilik ile kötülüğün, varlık ile yokluğun mücadelesi oluşturuyordu. Mani dini Bögü Kağan döneminde devletin resmî dini olmuştur. Ancak bu din halk arasında fazla yayılmamıştır. Çünkü Mani dini,
hayvan eti yemeyi yasakladığı için Uygurların mücadeleci ve savaşçı ruhlarını olumsuz yönde etkiliyordu.
Mani dininin bu olumsuz yönü yanında olumlu etkileri de olmuştur. Uygurlar, bu dinin etkisiyle yerleşik yaşama geçmişler, bilim ve sanatta önemli eserler meydana getirmişler, ticari faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Uygurlar, en parlak dönemlerini Bögü Kağan ın yirmi yıllık hükümdarlığı döneminde yaşamıştır. Kırgızlar üzerine de bir sefer düzenledikten sonra Çin e sefer yapmayı planladığı sırada, Çin seferi yüzünden anlaşamadığı yakın adamlarından biri olan Tung Baga Tarkan tarafından 780 yılında öldürülmüştür.

c) Tung Bağa Tarkan Dönemi (780 - 789) 

      Vezir Bağa Tarkan, 780 yılında Bögü Kağan ı öldürerek kağan oldu. Bağa Tarkan cesaretliliği, kuvvetli idareciliği ve ayrıca devlet düzenini sağlamak için çıkardığı
kanunlarla da tanınmaktadır. Bağa Tarkan, Kırgızlar üzerine düzenlediği seferle Kırgızları yendi. Çin ile olan
dostane ilişkilerini, Çin li bir prensesle evlenerek geliştirdi. Çin baskısından şikâyetçi olan Uygur tüccarlarının sorunlarını çözümledi. Bağa Tarkan 789 yılında öldü. Daha sonra aynı aileden Uygurların başına, dokuz Uygur hakanı geçti ise de onlar Tibetlilerin saldırılarını önlemede pek başarılı olamadılar.
Bu dönemde diğer Türk kavimleri ve Çinlilerle mücadele edildi. Çin entrikaları, iç ayaklanmalar, Mani dininin olumsuz etkileri de bunlara eklenince Uygurlar iyice zayışadı. Bu arada Kırgızlar da güçlenmeye başlamışlardı. Ayrıca 839 yılında yaşanan şiddetli kış mevsimi ve bunun neticesinde gelen kıtlık, Uygurları ekonomik ve sosyal yönden olumsuz şekilde etkiledi. Bu durumdan yararlanmak isteyen Kırgızlar, 840
yılında Uygur topraklarına girerek, başkent Karabalgasun u (Ordu-Balık) ele geçirdiler. Daha sonra da Uygur hakanını öldürerek Uygur Devleti ne son verdiler. Bu yenilgiden sonra Uygurlar kitleler halinde göç etmeye başladılar. Uygurların bir kısmı Çin in Kansu bölgesine, bir kısmı da Doğu Türkistan da Beş-Balık, Turfan ve Hoço gibi önemli ticaret merkezleri civarına göç etmişlerdir. IX. yüzyıl ortalarında göçebeliği bırakarak yerleşik hayata geçen Uygurlar, bu yönleri ile daha önce kurulan Türk devletlerinden de ayrılmaktadırlar.

Kansu Uygur Devleti (Sarı Uygur Devleti) 
     
          Yurtlarını terk eden Uygurların bir bölümü, Çin de Kansu bölgesine yerleşerek burada bir devlet kurdular. Sarı Uygurlar da denilen bu Türkler Buda dininin ateşli
savunucuları olmuşlardır. Siyasi ve askerî alanda fazla kendilerini gösteremeyen Kansu Uygurları, Çin ile olan akrabalık bağları sayesinde ticari ilişkilerini geliştirmişlerdir. Kansu Uygur Devleti, 940 yılında Kitanların,1028 yılında Tangutların yönetimi altına girdiler. Sonunda Moğollar tarafından 1226 yılında ortadan kaldırıldılar. Varlıklarını günümüze kadar sürdüren Sarı Uygurlar bugün Çin in batısında yaşamaktadırlar.

Doğu Türkistan (Turfan) 

     Uygur Devleti 840 yılında Kırgızlar Uygur Devletini yıkınca, Uygurların büyük bir kısmı iç Asya ya doğru göç ederek Beş Balık, Turfan ve Tanrı dağları çevresine yerleştiler. Kırgızlar tarafından öldürülen son Uygur hakanı Alp Külüg Bilge nin yeğeni Mengli yi kendilerine kağan seçtiler (856).Tibetlilerin saldırılarını önlemelerine karşılık Çin, onların kurduğu devleti tanımak zorunda kaldı.
Turfan ovası içinde yer alan Koça şehri, Uygurların başkenti idi. Uygur hakanları idi kut unvanını taşıdıklarından bu şehre idi kut da denilmiştir. Uygurlar, yerleştikleri bölgenin özelliği gereği tarım ve ticaretle uğraşmışlar, Çin ve batı ülkeleriyle ticaret ilişkileri kurmuşlardı. Fakat buna karşılık siyasi yönde etkili bir devlet olamamışlardır. Turfan Uygurlarında, Mani dininin yanı sıra Buda dini de yayılmaya başlamış,
çok sayıda Budist tapınağı inşa edilmiştir. Bu dönemde islam dinine giren Karahanlıların, Uygur ülkesinde islamiyeti yaymak istemeleri, iki Türk devleti arasında uzun süren savaşlara neden olmuştur. Kâğıt yapımı ve hareketli matbaa tekniğini kullanabilen Turfan Uygurlarına ait çok sayıda kitap bulunmuştur.
Turfan Uygurları, 1206 yılında Karahitayların, 1209 da da Moğol imparatorluğu nun egemenliği altına girdiler. Moğol imparatorluğu nda önemli idari görevler alan Uygurlar, dillerini Moğollara öğreterek, Moğolların resmî dillerinin Uygur dili olmasını sağladılar. Ayrıca kültür ve medeniyet yönünden de etkili olan Uygurlar, Moğolların Türkleşmesinde önemli rol oynadılar. Moğollar da Uygurlardan hayvancılık, meyvecilik ve sanatla ilgili pek çok şey öğrenmişlerdir. Uygurların kültürel etkileri Asya da yüzyıllarca sürmüştür. Turfan Uygurları bugün, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi nde yaşamaktadırlar.
         

 
  Bugün 7 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol